EBEDİ VATAN

   Savaşlar insanlık tarihi boyunca var olmuş ve birçok imparatorluk yıkılmış, birçok imparatorluk kurulmuştur. Bu yıkılma ve kurulma çok kolay olmadığı gibi özellikle yıkılan devletler o yıkıntının sonuçlarını bazen bir ömür boyu çekmişlerdir. Aynı zamanda bu savaşlar maddi hasarların yanında çok büyük manevi hasarları beraberinde getirmiştir. Öyle ki bazı komutanlar yakıp yıkmakla kalmamış, manevi olarakta birçok zarar vermiştir. Bilindiği gibi; bir şeyi tamir etmek/yapmak zordur ama tahrip etmek/yıkmak ise bir o kadar kolaydır. Örneğin; bir evi on adam günlerce-saatlerce çalışıp yapsalar onu bir adam bir saat belki daha kısa bir zamanda çok kolay yıkabilir. Devletler, milletlerde böyledir yüzyıllar boyu süre gelmiş olan devletler bazen bir gün bazen de daha kısa bir zaman diliminde yıkılabilir/işgal edilebilir. Peki nedir insanlara bunu yaptıran şey diye sorduğumuz zaman çeşitli cevaplar vermek mümkündür; gücünü göstermek, daha fazla toprak sahibi olmak, daha fazla tanınmak…

     Yıkmak kolay, yapmak ise zor demiştik. Aslında maddi olarak toparlanmak uzun zaman dahi alsa sonuç vermesi mümkündür. Ama asıl toparlanması zor olan şey ise bir ülkenin diline yapılan saldırıdır. Çünkü dil dediğimiz varlık ülkeleri ülke yapan, milletleri millet yapan yapıdır. Çünkü bir milleti ayakta tutan şey, onu yükselten şey kullandığı dildir. Dil geçmişten bugüne varlığını korumuş ve korumaya devam etmektedir. Yani tahtlar yıkılır, taçlar düşer, imparatorluklar yıkılır ama o ülkenin / milletin diline bir zarar gelmediği zaman o millet adeta küllerinden yeniden doğar, yeniden kurulur ve yeniden mücadele eder. Yani dil bir milletin/devletin temelidir, direğidir, baş tacıdır. Ama o ülkenin tacı düştüğü, temeli ve direği yıkıldığı zaman koca bir devlet yıkılmış, koca bir tarih yerle bir olmuştur.

   Mehmet Kaplan; ‘’Dil, edebiyat veya kültür, inançları kalabalıklara yayarak onları yakıp yıkan bir fırtına haline getirebilir veya onlara karanlık gecelerinde yol gösteren bir ışık olur’’ der. Savaşlarda adeta hiç sabahı olmayacak bir gece gibidir. Ama oradaki fener dildir. Nasıl ki her karanlık gecenin bir sabahı varsa dilini kaybetmeyen bir millette karanlığın aydınlığa çıkması gibi, kendi ülkesini/milletini aydınlığa çıkarır. Yıkılmış olan bir milleti tekrar küllerinden doğdurur. Ülkeler yıkılsa bile dil her zaman varlığını korur ve yıkılan devletleri tekrar ayağa kaldırır. Bunun tersi de mümkündür yani dilini kaybeden bir ülke aynı zamanda kültürünü, aynı zamanda benliğini ve aynı zamanda geçmişini kaybetmiştir.
Devletler yıkılsa bile dil yıkılmadıkça her şey mümkündür.