OYUNCAK BAHÇESİ

Bir zamanlar güzellikleri ile ün salmış bir ülke varmış. Bu ülkenin ağaçları parlak, dereleri şırıl şırıl akarmış. Yerler çiçekler ile süslenir, gökyüzü gökkuşağı ile ışıldarmış. Padişah, ülkesinin bu güzellikleri ile çok övünürmüş. Padişahın tatlı mı tatlı bir kızı varmış. Bu kızın adı Gül Sultan’mış. Ama bu sevimli kızın pek de güzel olmayan bir özelliği varmış. İnsanlara yardım etmeyi pek istemezmiş. Kızının bu haline çok üzülen padişah, kızını yanına çağırmış:

  • ­­Ah benim güzel kızım!

İnsanlara yardım etmek lazım. Hem bilir misin bir bahçe var ve içi oyuncak dolu. Sadece yardım eden iyi çocuklar onu görür. Bunu duyan Gül Sultan’ın gözleri kocaman açılmış ve oyuncak bahçesini çok merak etmiş. Kendi kendine demiş:

  • Hemen yardım etmeliyim herkese ve bende oynamalıyım bahçede.

Gül Sultan farkında olmadan bir karar vermişti. Çünkü oyuncak bahçesini görmek için yardım edilmezdi. Gül Sultan padişah babasından izin alarak çıkmış yola ve karşısına ilk çıkan kişiye başlamış yardım etmeye. Karşısına çıkan teyzenin elindeki poşetleri alarak yükünü hafifletmiş teyzenin ve teyze pek memnun olmuş bu davranıştan. Teyze bir öpücük kondurmuş Gül Sultan’ın alnına. Gül Sultan bütün gün yardım etmiş insanlara. Açların karnını doyurmuş, ihtiyacı olanların ihtiyacını gidermiş. Akşam eve döndüğünde ise yorgun bir haldeymiş. Ama aklında hala oyuncak bahçesi varmış. Hemen padişah babasının yanına gitmiş:

  • Babacığım bütün gün iyilik yaptım ve halkımızı memnun ederek onların gönüllerini aldım. Haydi şimdi oyuncak bahçesine gidelim ve nasıl bir yermiş göreyim.

Babası ise olmaz diyerek başını sallamış ve demiş:

  • ­Olmaz benim güzel kızım, iyilik yapacaksan karşılıksız yapmalısın.

Gül Sultan yaptığı hatayı fark edip, hak vermiş babasına. Karşılık beklemeden iyilik yapmalıydı insanlara. Gül Sultan, artık herkese yardım etmeye ve iyilik yapmaya başlamış hem de hiç karşılık beklemeden. İşte o an ne olduysa olmuş Gül Sultan kendini oyuncak bahçesinde bulmuş. Havada renkli kuşlar uçuşuyor ve ağızlarında oyuncak taşıyorlarmış. Ağaçlar pamuk gibi beyaz, yaprakları elmas gibi parlakmış. Gül Sultan demiş:

  • Allah’ım bu bahçe ne kadar da güzelmiş, karşılıksız iyilik yapanlara güzel bir hediyeymiş. İyiliği Allah için yapınca kendimi mutlu hissettim. İyilik yapmak oyundan çok daha eğlenceliymiş.

Gül Sultan oyuncak bahçesine girse de bir şeyi çok iyi anlamış. İyilik yapmak, oyuncak bahçesinde oynamaktan daha güzelmiş.